
Yazar Yazarın Tüm Yazıları

“Gemi denizcinin evi ve işyeridir”
Bu bakımdan denizci için gemi hem yaşadığı ev/toprak hem de iş yeridir. Temel ihtiyaçlarının karşılandığı yer olan bu mekânda 7/24 esasına göre haftalar ve hatta aylar süren bir görev yapılmaktadır. Bu görev farklı tip ve amaçlı gemilerde ve ticari olarak elverişli olan dünyanın bütün sularını ve ülkelerini kapsamaktadır. Hal böyle iken elbette bu insanların birikmiş stresleri, denizin verdiği statik elektrik etkisi ile ve zor koşullar altında yıpranmaları kaçınılmaz olur. Normal çalışma koşullarının üstünde olan meslekler şüphesiz karada çalışanlar içinde vardır. Bu nedenle kanun koyucu bu meslekleri belirleyip belirlenen kriterleri sağlayanlara zorlu ve yıpratıcı işlerde çalışılıyor nitelemesi yapmış ve normal çalışma süresine ilave olarak yıpranma süresi koymuştur. Böylece bu işyerinde çalışanların emeklilikleri daha erkene alınması söz konusu olmuştur. 01.10.2008 Tarihli 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sigortalar Kanunu Madde 40’ta Yer Alan Meslek Gruplarından bazıları; yer altında çalışanlar, cıva, kurşun, arsenik, asit üretiminde çalışanlar. Çimento fabrikası, cam fabrikası, demir ve çelik işi ile uğraşanlar vb. gibi meslekleri sıralayarak en son madde de insan sağlığı ile yerlerde çalışanlar hükmü bulunmaktadır. Bu elbette olumlu bir uygulama olmakla birlikte daha zor altında çalışan denizcilerin bu kapsama girmemesi düşündürücüdür.
Deniz yoluyla taşınan tehlikeli yükler!
Yukarıda adı zikredilen tehlikeli maddelerin daha fazlası gemilerle taşınmaktadır. IMDG Kod’da (Deniz yolu ile taşınan tehlikeli yükler) belirlenen zehirli, toksin, yanıcı, yakıcı, patlayıcı, parlayıcı, radyo aktif, aşındırıcı vb. gibi 9 madde başlığı altında belirlenen yükler kuralların öngördü şekilde gemiler ile taşınmaktadır. Ancak, buna rağmen yükleme, boşaltma esnasında ve hatta seyirde tanklardan gaz salınımları nedeniyle personel etkilenmektedir. Kimyasal tankerlerde çeşitli asitler, amonyak, solvent vb. gibi insan sağlığı için tehlikeli olabilecek maddeler taşınmaktadır. Petrol ve petrol türevi taşıyan tankerlerde ise ham petrol ve türevleri, benzin, nafta vb. gibi ürünler, konteyner gemilerinde ise kuru yük gibi görülmesine rağmen konteyner içerisinde paketlenmiş tehlikeli maddeler olabilmektedir. LNG ve LPG gemileri ise ayrı bir konu. Hatta en masum gibi görünen hurda taşıyan gemilerde de radyoaktif elementin olma olasılığı bile bulunmaktadır. Anlaşılacağı üzere gemi insanı denizle, doğayla savaştığı gibi karşısına bir sürü problemler çıkmaktadır.
“Mesai kuralları denizde işlemez”
Denizcinin mesai bitince rahatlayacağı bir ortamı da fazla mümkün değildir. Zaten mesai mevhumu denizde pek mümkün değildir. Karada çalışanlar zorlu işlerden çıkınca yani mesai bitince eve gider, aile ile veya eş dostla çeşitli yerlerde vakit geçirerek günün yorgunluk ve stresini atma imkânı bulabilir. Denizci öyle mi? Stresi atacak zaman ve mekân bulamadıklarında zorluk ve problemler azalacağı yerde bazen katlanarak artabilir. Bu durumda, yıpranma payı verilen mesleklerden denizcilik mesleğinin daha kolay ve rahat olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yakın tarihi geçmişe baktığınız zaman yıpranma hakkının var olduğunu görüyoruz. ‘‘Gemi insanları bakımından 3395 Sayılı Kanun ile 01 Eylül 1987 tarihinden itibaren yasal bir hak uygulanan ve sosyal güvence kapsamında sağlanan fiili hizmet süresi zammı (“yıpranma hakkı”), 1 Ekim 2008 tarihinde yayımlanan 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sigortalar Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile kaldırıldığını’’ görüyoruz. Yani, kanun koyucu yıpranma hakkını kabul etmiş ancak 11 sonra kaldırma gereğini duymuştur.
Denizcilik endüstrisinin önemi covid19 pandemi döneminde daha açığa çıkmıştır. Bütün dünyada kara bazlı alışverişin ve ticaretin kesintiye uğradığı bir dönemde deniz ticareti hemen hemen kesintisiz olarak devam etmiştir. Ancak, ne var ki burada etkilenen gene gemi insanları olmuştur. Limanlara çıkamamakta, zaruri ihtiyaçlarını bile gidermekte zorlanmakta idiler. Daha da kötüsü, kontrat süresi biten veya zaruri olarak gemiden ayrılmak zorunda olan gemi insanları bile gemiden ayrılamamak suretiyle üzerlerinde olan stres, moral ve motivasyon eksikliği ile tükenmişlik sendromu yüklenmiştir.
2022 yılı başlarında ‘‘Gemi İnsanlarında Görülen Psikolojik ve Sosyolojik Sorunlar’’ adlı makalem için anket çalışması yapmıştım. Çoğu uzak seferlerde çalışan 308 kişi ankete cevap verdi. Ankete katılanların % 64 ü üniversite mezunudur. Genel toplamın % 85 kaptan, başmühendis ve güverte ve makine zabitlerinden oluşan yönetici sınıfındadır. Konu ile ilgisi bakımından anketten dikkat çeken bazı cevapları burada belirtmekte yarar mütalaa ediyorum. Gemilerde meydana gelen kazaların sebepleri sorulduğunda; %71 inin psikolojik nedenler olduğu. Karada niye çalışmak istiyorsunuz dediğimizde %40 daha sakin bir hayat sürdürmek istediklerini. Denizde çalışmayı etkileyen en olumsuz durumların ne olduğu sorulduğunda %75’i stres, uykusuzluk ve yorgunluk olduğu. Denizde uyku süreniz ne kadar diye sorulduğunda ise % 54 ü 7-0 saat, % 45i 4-6 saat demişlerdir. En ilgi çekici cevaplarda bana göre gemiye gitmeden önce personel psikolojik testten geçsin mi sorusuna % 98 i evet demiş, sefer dönüşü için aynı soru sorulduğunda ise % 80i evet demiştir. Buna benzer anket soru ve cevaplar değerlendirildiği zaman denizde çalışmanın zorluğu ve yıpratıcılığı öne çıktığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerden dolayıdır ki ankete katılanlardan %49 u 1-5 yıl arasında denizcilik mesleğini sürdürmek istedikleri ifade etmişlerdir (Bkz. Denizcilik Dergisi 2022, sayı 112). Konu ile ilgili bir anekdot vermek gerekirse, cep telefonun henüz olmadığı senelerde hamile eşi tarafından kocasına telgraf çekiliyor. Telgrafta çocuğunuz oldu/doğdu diyeceğine çocuğunuz öldü gibi sadece harf hatası nedeniyle gemi insanının durumunu düşünebiliyor muyuz? Başka bir olay da gemiden ayrılamaması nedeniyle babanın dürbünle boğazdaki bir iskeleden yeni doğan çocuğuna bakması şeklindeki olaylar eski denizciler tarafından yıllardır anlatılmıştı.
Konu hakkında yazılmış yerli ve yabancı literatür taraması yaptığımızda hemen hemen aynı değerleri görmekteyiz. Hal böyle iken özellikle yetişmiş eleman bakımından denizde personel açığı olacağı, bunun milli ekonomiye ve dolayısıyla personel istihdamı ve ülke denizciliği açısından durum hiç iç açıcı görünmemektedir.
AAKKM 2015 verilerine göre 2002 – 2014 yılları arasında Türk arama kurtarma bölgesinde meydana gelen kazaların/olayların rakamsal dağılımına bakıldığında toplam olay sayısı: 1877, toplam Ölüm/yaralanma/kayıp ile sonuçlanan olay sayısı 267 dır. Türk Bayraklı gemilerde veya Türk Bayraklı gemilerin karıştığı: olay sayısı: 182, yaralı sayısı 170, kayıp sayısı 130, ölü sayısı 241 olarak tabloya yansımıştır (UDHB Fatih Yılmaz- Mustafa Necmi İlhan. Türk Bayraklı Gemilerin Karıştığı Deniz Kazaları ve Denizcilere etkilerine ilişkin Bir Analiz). Şüphesiz ki bu tip ölüm ve yaralanmalar teknik olduğu kadar psikolojik faktörlerin neticesindedir. Kayıplar ise başlı başına ayrı bir konu. Her ne olursa olsun denizcilik mesleği dünyanın da kabul ettiği ve 1987 yılında tehlikeli meslekler arasında olması hasebiyle yıpranma payı (fiili hizmet süresi zammı) adı altında 12 aya ilaveten 3 ay (1/4 oranında) yasal hak olarak verilmiş ise de nedeni tam olarak anlaşılamayan bir şekilde 11 sene sonra 2008 yılında denizcilerden bu hak kaldırıldı. Aslına bakıldığında teknolojinin gelişmesi gemi insanlarının sayısının azalıp liman sayısının artması buna mukabil limanda kalış süresinin azalması, liman formalitelerinin, uluslararası kuralların artması nedeniyle zaten yeterli dinlenme bulamayan personel için ayrı bir zaman harcaması gerektirmektedir. Ayrıca, savaş bölgelerine giriş zorunluluğu, Afrika ve uzak doğuda gemilere korsan saldırıların artması, özellikle Afrika gibi geçim sıkıntısı çekilen ülkelerdeki gemilere kaçak yolcu girişlerini önlemek için limanlarda ayrıca nöbetçi sayısının artırılması ayrı bir stres ve çaba gerektirmektedir. Buna rağmen kaçak yolculara zaman zaman rastlanması bu insanların gemiden ayrılmaları dahi gemi insanında bir baskı oluşturmaktadır.
“İnsan fizyolojisi gündüz şartlarında çalışmak içindir”
İnsanoğlunun fizyolojisi gündüz çalışmaya endekslidir. Ancak, denizcilikle saat mevhumu olmadığı için 7/24 saat esasına göre çalışılması, gemilerin kuzey/güney veya doğu/batı gibi aynı yöndeki rotalarda yapılan seyir ciddi saat farklılıklarına neden olduğu için uzanan veya kısalan günlere adapte olmak için vücut direnç göstermektedir. Bu direnç te vücudun direncinin düşmesine yani yıpranmasına neden olmaktadır. Bütün bu nedenlerden dolayı denizde sürekli çalışmak çok zordur. Ortalama çalışma süresi 6 ay kadardır. Bu süre dikkate alındığında prim günlerini doldurmak oldukça uzun bir süre gerekeceği açıktır.
Yukarıda kısaca açıklandığı üzere gemi, gemi insanının evi, işyeri ve sosyal hayatının tamamımın geçtiği bir yerdir. Bu nedenle hangimiz diyebilir ki gemi insanı yıpranmıyor veya kanun koyucunun belirlediği mesleklerden daha az yıpranıyor. Yaklaşık 11 sene kabul edilip sonra geri alınan hakkın geri verilmesi kısaca anlatılan ve bütün ilgili kesimlerin hem fikir olduğu hakkın geri verilmesi hem denizciliği cazip hale getirecek hem de denizcinin hak ettiği değere kavuşmasını sağlamasında katkıda bulunacaktır.